Köşe Yazısı

“Önce Ahlâk ve Maneviyat”

Yurdumuzda değerlerimiz kayboldukça çöküşümüz
hızlanıyor!
Rahmetli Erbakan Hocamızın tarihe geçen sözü idi
bu; “Önce ahlâk ve maneviyat”
Aslında ben bu sözü güncelliyorum:
En önce Ahlâk ve maneviyat!
Yurdumuzda seksenbeşbin cami bulunuyor.

Bir kaç haftalık covit engellemesini saymazsak bu
camilerde her cuma onbinlerce kişi cuma namazına gidiyor ve
orada okunan vaazı dinliyor.
Vaazlarda anlatılanları cemaat anlamıyor mu yoksa
cemaatin anlayacağı dil ile anlatım mı yapılmıyor ?
Bunca dini vaaza rağmen bu toplum ahlâk ve
maneviyatta neden bu hale gelir?
Cinayet, intihar, boşanma, şiddet, istismar, terör…
Hızla artan olaylar!

Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, hayvan
katliamı, doğa kirliliği…
Çoğunluğu İslâm üzerine yaşayan bir toplum
bizimkisi…
Temizliği ön şart koşan bir İslâm dini…
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”
diyen bir peygambere inanmış, içinde Allah korkusu bulunan
bireyler..

Nasıl olur da bu hale gelir?
Anlamak mümkün değil!
Trafikteki tahammülsüzlük… Anlamsız bir şekilde, bir
hiç uğruna işlenen cinayetler!
Sevgi ve saygı çerçevesi bozulmuş bir komşuluk ve
arkadaşlık ilişkisi!
Üçüncü sayfa haberlerindeki cinnet sahneleri!
Tükenen; sevgi, merhamet, hoşgörü ve saygı…

Bütün bunları niye yazdım?
Son günlerde resmi binalarda deprem yönetmeliğine
uygunluk araştırması sonucu; yıkılmasına veya
güçlendirilmesine karar verilen kurumlar, okullar.
Bakıyorsunuz daha 20-25 sene önce yapılan bu binalar çürük
raporu ile yıkılıyor ya da güçlendirme yapılıyor.
Son Elazığ ve Malatya depreminde de görüldüğü gibi;
eğer binalar deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde yapılsa
bu hasar ve can kaybı olmazdı, deniliyor!
Bakıyorsunuz; yıkılan binalar hep yeni binalar!

Geçen hafta ilçemizde bir okula gittim. Her taraf
kazılmış. Yapılan inceleme sonucu güçlendirme kararı
alınmış.
Güçlendirme için yapılan kazıda binanın temelinin
zayıf olduğu anlaşılıyor.
Ara ki temel bulasın!
Ara ki kolonlarda çimento ve demir bulasın!
Yok denecek kadar az!
Peki, kim yapmış bu binayı? Kim teslim almış? Kim
kontrol etmiş? Kim, kim…
Peki müteahhidi kimmiş?
Araştırıp, hesap sorabiliyor muyuz?

Beş kuruş fazla para kazanma adına insanların
hayatını tehlikeye atmak suçundan, cinayet suçundan
yargılayabiliyor muyuz?
Bu binaları teslim alan görevlinin yakasına
yapışabiliyor muyuz?
Sizler kul hakkı yediniz, deyip hesap sorabiliyor
muyuz?
Yüz yıl önce yapılan binaların onca doğal felâketlere
rağmen dimdik ayakta durmasının yanında 20-25 yıllık
binaların çürük olması insanlığın çöküşünü gösteriyor.
Bu anlayış değişmeli!
Devlet, 10 liraya bitecek bir binayı 8 liraya ihale ettim
diye övünürse; müteahhit de işin içinden çıkmak için
çalacaktır.
Bu sistem değişmeli!

Her yerinden çatlamış bir sistem… Denetim
olmayınca, daha fazla para kazanma adına insan sağlığını
hiçe sayan insanımız!
Unutulan; ‘aileme helâl para götürme’ anlayışı!

En önce ahlâk ve maneviyat!
Herkes yaptığı işi dürüst ve hakkınca yapmalı ve
kazandığı parayı hak etmeli!
” Bir haksızlık gördüğünüzde önce elinizle, gücünüz
yetmiyorsa dilinizle engel olmaya çalışın, o da olmuyorsa
kalbinizle (içinizden) buğzedin. Haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytandır.”

Sonsöz: Ahlaklı ve kültürlü bir toplum oluşturabilirsek
çağdaş yarınlara ulaşmamız daha kolay olacaktır.

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir