Köşe Yazısı

MEHMET AKİF ERSOY

2021 yılı T.C. Kültür Bakanlığı tarafından “Mehmet Akif Ersoy yılı” ilan edilmiştir.

“Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal.”

Kalplerde iz bırakmış, geride
bıraktıkları eserler ile akıllarda yer etmiş,
yüreklere dokunmayı başarmış, nadir
insanlardandır Mehmet Akif. 1873 yılında
İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Sarıgüzel
semtinde dünyaya geldi. İstiklal Marşı ile
birlikte Türk edebiyatına kazandırdığı
eserlerinden bazıları ise Safahat Hakkın
Sesleri, Asım, Hatıralar ve Gölgelerdir. Milli
şairimiz, İstiklal Marşını bizlere kazandıran
Mehmet Akif Ersoy, Kurtuluş Savaşı
zamanında yaşananları en akılda kalıcı, ilham
veren ve güzel bir şekilde şiirlerine, yazılarına
yansıtan edebiyat ustası olarak tarihe adını
yazdırmıştır.

Başta ulu önder Mustafa Kemal gibi
kahramanlarımız ve Mehmet Akif gibi
şairlerimiz bu dünyadan ebediyete göçtükten
sonra bile milletine ilham olmuştur.

Asıl savaş insanın içinde başlar ve
insan ümidini kaybedinceye kadar devam eder.
İşte milli şairimizde halkın kalbine ümit
tohumları serpmiş, umutları yeşertip milli
iradenin sesi olmuştur. Vatan şairlerinin en
önemlilerinden olan Mehmet Akif Ersoy
Kurtuluş Savaşı zamanında yaşamış, İstiklal
Marşımız’ın yazarıdır. Kurtuluş savaşı
esnasında kazanılan zaferlerden sonra ülkede
bir marşın eksikliği fark edilmiştir. Bunun
üzerine millet meclisi aracılığı ile para ödüllü
bir şiir yarışması düzenlenir. Fakat hiçbir
katılımcının şiiri bir millet marşı vasfı
taşımamaktadır.

Mehmet Akif şiir yazmaya baytar
mektebinde başlamış, Balkan Savaşı
yıllarından itibaren destansı şiirler yazmaya
devam etmiştir. İlk büyük eseri, “Çanakkale
şehitlerine“ başlıklı şiiridir. İkinci büyük eseri
ise Bursa’nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“
adlı şiirdir. Üçüncü olarak da İstiklal Marşını
yazarak istiklal savaşını anlatmıştır.

“Küfe” şiirinde yetimin başını
okşamış Seyfi Babayla yalnızlığı, fakirliği,
çaresizliği, merhameti nakış nakış milletin
yüreğine işlemiştir. “Kocakarı ile Ömer” şiiri
ile adeta asr-ı saâdeti yaşatırken, “Çanakkale
Şehitleri” destanında bu milleti vatan için
ölüme imrendirmiştir. “Zannetme ki ecdadın
asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman
eldeki yurdu” diyerek bir ömür milleti vatanı
için yaşamış bir vatan şairidir.

Dönemin milli eğitim bakanının ricası
ile millet meclisinin düzenlediği İstiklal Marşı
için açılan yarışmaya giren Mehmet Akif
Ersoy, 724 şiir arasından yarışmayı
birincilikle kazanmıştır. 12 Mart 1921’de kabul
edilen şiir, 1924 yılında Zeki Üngör tarafından
bestelenerek Türkiye Cumhuriyeti’nin milli
marşı olarak ilan edilmiştir. Mehmet Akif
Ersoy ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i
Ahmet ve Dar’ül Mesai vakfına bağışlamıştır.

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda”

Mısralarıyla şehitlerin kanı ile
sulanmış vatan topraklarının kutsallığını
anlatmıştır. Sanatkâr ruhlu, şair yaratılışlı bir
insan olan Mehmet Akif yaşadığı toplumun bir
ölüm kalım gerçeği içinde bulunduğu
gerçeğinden hareketle toplumdan yana,
ahlakçı ve idealist bir yolu seçmiştir. Mehmet
Akif İstiklal Marşını şiirlerini topladığı
Safahat Hakkın Sesleri’ne koymamıştır. Niçin
böyle yaptığı sorulduğunda, “Çünkü onu
milletin kalbine gömdüm” demiştir. Milli
mücadele ile ilgili sohbette söz İstiklal Marşına
geldiğinde büyük şair şunları söylemiştir: “O
günler ne samimi ne heyecanlı günlerdi.
O şiir bir daha yazılamaz, onu kimse
yazamaz. Onu bende yazamam. Onu yazmak
için o günleri görmek, o günleri
yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir;
o milletin malıdır, benim millete en
kıymetli hediyemdir.” demiştir. Mehmet Akif
on yıl kadar Mısır’da kalmış, orada rahatsızlanarak
Siroz hastalığına yakalanmıştır. Artık vatan topraklarına
dönme vakti gelmişti. Akif’i rıhtımda birkaç dostu
karşılamıştır fakat şairi tanımakta güçlük
çekmişlerdir çünkü Mehmet Akif hastalıktan
iskelete dönmüştür.

Kısa sürede rahatsızlığı artan şair 27
Aralık 1936’da, bir Pazar günü saat 19.45’te
eşi ve çocuklarının yanında vefat etti.

Ölümü basında birkaç satırla, sıradan
bir habermiş gibi yer aldı. Ölümü bile halktan
gizlenmeye çalışılmıştı. İşte bu yüzden ölümü
ilk etapta “bir garibin ölümü”, cenazesi de tam
bir fukara cenazesidir.

Cenazesi Beyazıt camiisinden
kalkacaktır. Birkaç kişi cenazeyi tabutuyla
camiye getirir. O anda Emin Efendi
lokantasının sahibi Mahir Usta elinde
bayrakla cenazeye koşmuştur. Etraftakilere
cenazenin kime ait olduğu söylenince birden
büyük bir kalabalık oluşmuş, üniversite
öğrencileri kocaman bir bayrak bulup
cenazenin üzerine örtmüşler. Cenaze namazı
vaktine kadar eksikler tamamlanmıştır. Ölüm
haberi hızla yayılan milli şair Edirnekapı’ya
kadar omuzlarda taşınmış, naaşı Kur’an ve
İstiklal Marşı eşliğinde gömülmüştür.

Mithat Cemal bu olayı “Fetihten beri
şehrin toprağına kendi eseriyle gömülen ilk
ölüdür.” demiştir.

Mithat Cemal bu olayı “Fetihten beri
şehrin toprağına kendi eseriyle gömülen ilk
ölüdür.” demiştir.

Mehmet Akif Ersoy’un Ölümünün 75.
yılı ve İstiklal Marşı’nın kabulünün 90. yılı
olması nedeniyle 2021 yılı T.C. Kültür
Bakanlığı tarafından “Mehmet Akif Ersoy
yılı” ilan edilmiştir.

Başta usta şairimizi ve yüreğimizde iz
bırakan kahramanları rahmetle ve minnetle
anıyoruz.

Hatice Değirmenci Dirgen
Hemşire

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir