Köşe Yazısı

KUZİNE

 

Ne  güzel  cahildik  eskiden
Televizyon yok  telefon yok internet yok
Dışarıda kar içeride kuzine üstünde
Kızarmış ekmek,
Evde herkes mutlu
Bir dilim ekmek ve mutluluk!
Sıcacık   çayın  verdiği  huzur
Hiçbir yerde yok.
Sahi neydi mutluluk
Mutluluğun resmini unuttuk
Ne güzel cahildik eskiden
Resim yapmayı unuttuk.

Erken kararan havadan mı yoksa kısacık
kalan günden midir bilinmez kışta ki
hüznün sebebi.

Güz mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte
içimizde de bir fırtına başladı.

Ağaçlar gibi bizler de bazen içimizden
geçen  duyguları  sonbaharda sararmış
yapraklar misali  savururuz etrafa.

Yazın son günleri yaklaşınca dallarından
kopan yapraklar, ortalığa savrularak,
gübre olmak için yarışır birbirileriyle.

Soğuktan ürperen cildin, nar gibi
kızarıp, tavuk derisi görünümüne
dönüşeceğini bilerek kışı beklemeye koyulduk.

Patlamış mısır, kestane, karda sucuk
ekmek, hayalimizi süslüyor.

Yaz kısacık! İçin de  bir çok kahkaha
barındıran bir toz bulutu gibi etrafa
küllerini  bırakıp gitti.

Kuru ve bunaltıcı yaz sıcaklarının ardından,
toprak daha nemli,  hava daha puslu ve
bulutlar hep ağlamaklı olacak bundan sonra.

Daha kaç yaz geçecek ömür defterimizden
bilmiyoruz. Yine esen rüzgârı gömleğimizin
yakasından hissedeceğimiz günler gelecek elbet.

Ne kadar özledik sıcak karşısında gevşeyip,
soba üstünde demlenen çay cızıltısının
kulağa ninniler söylenmesini.

Yılların ısınma aracı olan soba artık tarih
olmak üzere. Gelişen teknoloji ile birlikte
insanlar da rahatlarına daha düşkün
olmaya başladı.

Sadece köylerde ve düşük gelirli kişilerin
tercih ettiği bu ısınma aracının keyfine
aslında hiç doyum olmazdı.

Bir  çok çeşidi  vardır sobanın kuzine; en
romantik ve en kullanışlı olanıdır. Hanım ağa
gibidir, tüm aile onun etrafında pervane kesilir.
Çok ısınır ve kızarsa herkes bir yerlere kaçar
ve soğumasını bekler.

Bir de etrafın da  hoş sohbete başlanılırsa
doyum olmaz keyfine. Fırınında pasta, börek,
kumpir közlemenin bam başka bir  tadı vardır.
Soğuk kış gecelerinin içini ısıtan bu ısınma
aracı neredeyse yok denecek kadar azdır.

Eskiden evlerimizde soba bize çok özel
anılar yaşatırdı. Ama bu anıları sadece bizim
kuşak yaşadı, ancak şimdiki nesil maalesef
böyle güzel anlar tadamadı.

Neydi acaba bizim yaşadığımız bu güzel anlar?

Bir soba bütün aileyi etrafında toplar,
sıcaklığı ile bütün ailenin  odası  ve  aile
bireylerinin yürekleri de ısınırdı.

Herkesin  evinde  su  ısıtmak  için şofben
yada  güneş enerjisi de olmadığından, banyo
için  sobanın üstüne alüminyum  bidon yada
ibrik koyulur, ısınan su temizlik için kullanılırdı.

Bütün ailelerin sabah kahvaltısın da
vazgeçilmezi olan çay da sobada demlenir,
üstünde kızaran ekmeklerle kahvaltı sofrası
şenlenirdi.

Çok eskilerde evlerin tabanların da halı
yerine kilim, tavanında  kartonpiyer  ve
alçı yerine  tahta çakılı idi. Mutfağında  ise
bir küçük tüp, bir tencere ve  tavası bulunanlar
hele bir de  kuzine sobası olanlar  zengin
mutfağa sahip demekti.

İçimizde bir yerlerde, aynı anda üstünde çay,
çorba, fırının da kek, börek pişen kuzineli
evleri özleyen yanık bir türkü var.

Eskiler de  maddi imkansızlıklarda yaşayanlar
mı daha mutlu yoksa şimdilerde bir eli
yağda bir eli balda armut piş ağzıma düş
yaşayanlar mı mutlu takdir sizin.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir