Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, mesela yetmişinde bile zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığın için. Yaşamak yanı ağır bastığı için.” Nazım Hikmet Ran.
Kökeni çok eskilere dayanan hüzünlere, sevdalara, şiirlere ve şarkı lara konu olan bir annenin evladına olan özlem dolu şiiridir aslında zeytin.
“ Zeytin gözlüm sana meylim nedendir, bu sevmenin kabahati kimdedir? Gül olmuşsun dikenlerin bendedir.” Şiiri ile evlat hasretini bir nebze dindiren, Hüceste Aksavar’ın ruhunun derinliklerinde yaşanan hüznün dile gelmesiyle zeytine benzeyen gözlerin adıdır.
“ Zeytin dededen, İnci babadan kalmalı. “ demiş atalarımız. Ne kadarda doğru bir söz değil mi? Yıllandıkça verimi ve bereketi artan, tarih boyunca da kutsal sayılan bu ağaç ve meyvesinin insan sağlığına bir çok faydaları vardır.
Tipik bir Akdeniz bitkisi olan ve kökü tarih öncesine dayanan yabani zeytin ağacının ne yaşı ve ana yurdu, nede zeytinin ilk kez nerede ehlileştirilerek kültür bitkisine dönüştürüldüğü hakkında tam bir görüş birliği yoktur.
Ancak bilimsel literatüre göre zeytin ağacının ana vatanı Anadolu’nun Mardin, Kahramanmaraş ve Hatay üçgenidir. Zeytin yetiştiriciliği de ilk kez milattan önce 4000 yıllarında Anadolu’da başlamış ve buradan Akdeniz’in diğer ülkelerine yayılmıştır.
Yaprağı barışı simgeleyen bu ağaç, hoşgörü, bolluk, bereket ve birlik-beraberliğin sembolü olmuştur. Coğrafi şartlara dayanıklı ve yüz yıllar boyunca ayakta kalabilen bu ağaç ülkemizin önemli gelir kaynağı arasındadır.
Toplanması kasım ve aralık aylarında yapılır. Soğuktan buz kesmiş ellerle tüm aile bireylerinin bir yıllık geliri olacak bu besin maddesinin bakımı, budaması ve ilacı zamanında yapılır. Üstüne bir de o yıl yağmurlu geçerse artık yüzler gülecek cepler zenginleşecektir. Toplarken bir tanesini bile yerde bırakmak istemez üreten kişi çünkü zerresi altın kadar kıymetlidir.
Meyvesi olan zeytin, kahvaltıların ve salataların olmazsa olmazıdır. Çekirdeğinden yemeklerin ana maddesi olan zeytinyağı elde edilir.
Uçsuz bucaksız alabildiğine yeşil zeytin ağaçları ile her karış topraktan fışkıran bir hazinedir.
Yeşili sevme sebebimizdir belki de kim bilir? Bu uçsuz bucaksız vadideki renk cümbüşü alır götürür insanı bir yerlere.
Birçok çeşidi vardır. Trille, Eğriburun, Eşekzeytini, Edremit, Milli Şakran gibi isimleri, bölgelere göre adları vardır.
Yeşil ve siyahı kahvaltıda olmazsa olmazlar arasındadır. Kahvaltıda yeşili ya kırılır yada çizilir. Siyahı da çuvalda çürütülür ya da bidonlara doldurularak kışa hazırlanır. Gemlik bölgesinde yetişen zeytin dünyanın en iyi salamurluk çeşidi olarak kabul edilir.
Hiçbir ağaç insanlık tarihinde zeytin ağacı kadar kutsal sayılmamıştır. Ve bu ağaç dışında üstüne bu kadar efsaneler yazılan bir başka ağaç daha yoktur.
İlk efsane Nuh tufanıdır;
Eski Ahit’te yer alan efsanelerden biri, Hazreti Nuh ve tufanıdır. İnsanoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Hz. Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar. Hz. Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde bulunan her şey silinir. Tufan durduğu zaman Hz. Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercin salar. Sular çekilmediği için güvercin gemiye döner. Hz. Nuh, yedi gün sonra güvercini tekrar salar. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla geri döner. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi olur. Tufanın yok edici gücüne direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün simgesi olarak hafızalarda yerini korumuştur.
Hayatımızın içinde bu kadar önemli bir yeri olan; yaprağından, meyvesinden çekirdeğinden yararlanılan bu ağacın ürünleri altın kadar kıymetlidir. Bazı kültürlerde kadına da benzetilir zeytin ağacı.
Beslenmenin yanı sıra, eczacılıkta da güzellik iksiri olarak yaygın bir şekilde kullanılan zeytin ağacı akıl ve zaferin, zeytin dalı barışın, zeytin yağıda saflık ve sadeliğin sembolüdür.
Ülkemizde zengin tarihsel gelişimi ile kandillerde, yemeklerde, sabunculukta, şifa kaynağı olarak yaygın şekilde kullanılmış olan zeytin ve zeytinyağı Anadolu’nun kültürel zenginlikleri arasında özel bir yere sahiptir.
Bu kadar bolluk ve bereket dolu bir coğrafyada yaşamamıza rağmen ne yazık ki bu güzel nimetten sadece ekonomik geliri yüksek olanlar faydalanmakta olup, dar gelirlinin zeytin ve zeytinyağı tüketimi ne yazık ki günümüzdeki şartlarda oldukça zor bir durum almıştır. Zeytinyağı sofranızdan eksik değilse biliniz ki refah seviyeniz ileri medeniyetlerseviyesindedir.