Köşe Yazısı

DAMDAN DÜŞENLER

Nasreddin Hoca bir gün bir sebeple
damdan düşer. Ahali etrafını sarar, sorular
sorar. Baktı ki halini anlayan yok, Nasreddin
Hoca seslenir: ‘Bana damdan düşen birini
getirin.’

Eğer gün gelir de karşınızdaki sizi
anlamazsa, aklınıza bu fıkra gelsin ve
gülümseyin. Sizi anlamıyor çünkü o henüz
damdan düşmedi.

Piyangodan 100TL kazandı iki kişi
diyelim ki. Birinin aylık geliri 50 bin TL,
diğeri işsiz. Kim sevinir? Diyelim ki iki farklı
kişinin aynı anda ayakkabıları delindi. Biri en
yakındaki ayakkabıcıya girdi yenisini almak
için, diğeri ayakkabı tamircisine…

Durumlar aynı gibi gözükebilir, ama
tepkilerimiz içinde bulunduğumuz şartlara,
inancınıza, tercihimize göre değişir… Ve
empati denen şey burada devreye girer. Hiç
kolay değildir empati yapmak. Birini
gerçekten anlamak… Hissettiğini
hissedebilmek… Bir durumun arkasındaki
gerçek nedeni anlayabilmek… Görülmeyeni
görebilmek… Anlatılmayanı duyabilmek…
Çok zor…

Madem anlamak zor, peki yargılamak
neden bu kadar kolay?

Bir Kızılderili atasözü der ki;

“Benim hayatımı yargılamadan önce,
benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim
yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç.
Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim
senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl.
Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git,
benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni
yargılayabilirsin.”

Aynı gökyüzünün altındayız ama her
birimizin hayat deneyimi kendine özel. Hatta
kendimiz bile bazen aynı şeyi farklı yaşlarda
yaşayınca farklı tepkiler veriyoruz. Aynı
kişiyiz ama 20 yaşımızda ve 40 yaşımızda
aynı olaya verdiğimiz tepkiler nasıl da
farklı… Şartlar değişti, bakış açısı değişti,
tecrübe değişti… Aynı kişiyiz ama
farklıyız…

Madem farklıyız, karşımızdaki
insanın da farklı olduğunu fark etsek ve
farkına saygı duyabilsek… ‘Kim bilir neler
yaşadı.’ ‘Bilmediğimiz neler var.’ diyebilsek…
Yargılamadan, hakkında hüküm vermeden bir
elimizi vicdanımıza koysak ve düşünsek…
Acaba nerelerden geçti, hangi çamurdan çıktı,
hangi dağı aştı… Hangi rüzgârlarda
dalgalandı, hangi yağmurlarda ıslandı… Neye
inandı, neden aldandı, kime kandı… Hangi
savaşı kazandı ya da kazanamadı… Hangi
damdan düştü, canı nasıl acıdı… Bilmiyoruz,
aynı damdan düşene kadar bilmemizin de
imkânı yok. O zaman bari anlamaya
çalışsak… Gayret etsek anlamak için, kolayca
yargılamasak…

Damdan düşenin halini anlamak için
damdan düşmeyi beklemesek…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir